Lizbonda 1. Ay

17 Ekim 2011 Pazartesi

Her erasmus öğrencisi gibi benim de gelmeden önce 'Off bir gideyim ger gün neler yaptığımı, nerelere gittiğimi, deneyimlerimi falan filan yazayım. Günlük gibi kullanıcam blogumu..' diye hayallerim vardı ve yine her erasmus öğrencisi gibi o hayaller bir türlü gerçekleşemedi. Önce iki günde bir yazarım sonra haftada bir yazayım derken doldurduk kocaman bir ayı. Aslında bunları yazarken daha 1. ay'ı doldurmamış durumdayım. Buranın saatine göre saat 1'i 10 gece tam 1 ay'ım dolacak.

Şimdi dönüpte bakıyorum nasıl geçti kocaman bir ay diye bir anlam veremiyorum. Sanki 1 ay değil de 1 hafta olmuş gibi geldi. Türkiye'den kalkıp Lizbon'a ayak basınca önce saat farkı ardından da para birimi sorunları başlıyor. Gündüzleri uyuyup, geceleri oturan bir insan olduğum için saat farkından dolayı çok sorun yaşamadım ama tek sorun Ezgican'ın sürekli olarak benim son 1 haftam kaldı diyerekten sabahın köründe kaldırması oldu. Sabahın köründe kalmak sorun olmuyordu da geç yatıp erkan kalkıp üzerine bir de bütün gün gezmek baya bir yordu sanırım.

İlk 1 ay içinde pek çok şey yaptık. Bunların içinde erasmus'u biten arkadaşları yolcu etmek ve erasmus'u yeni başlayan bir arkadaşı (neden geç kaldığı hakkında konuşmak bile istemiyoruz :D) karşıladık. Bursa'ya kar yağarken (ki bu dün oluyor) biz okyanus sularında denize girip, güneşleniyorduk.

Neden sürekli biz diye bahsettiğimi soracak olursanız biz buraya ben ve iki arkadaşım geldik. Burada 3 kişi olmamızın iyi yanları olduğu gibi de kötü yanları da olmakta elbet. Genel olarak bakınca da memleket Türk kaynıyor diyebilirim. Bizim okulda tam olarak sayamadım ama yaklaşık 50 Türk öğrenci var. Ne zaman da toplu taşıma araçlarına binsek muhakkak bir Türk ile karşılaşıyoruz.

Uzunca bir girişin ardından toplu bir şekilde yazmaya başlıyorum günlük:
Yeni model THY'nin ucağı ile sabahın köründe İzmir'den İstanbul'a uçtum. Milletin 10 kilodan fazla extra bagajı varken birşey denmedi ama benim 4 kilocuk fazlalığıma laf edildi. Kilo başına 15 euro vericek bir tipim olmadığı için hemen oracıkta el bagajıma yaklaşık bir 4 kilo daha ekledim ve omuzlarıma binen yük daha gitmeden fazlalaştı. Son model uçaktan inip sanırım benimle yaşıt bir uçağa bindim. Uçağın ne kadar eski olduğunu anlatamam. Eski olması sorun değil ama uçak motorunun sesi dışında extradan bir de gıcırtılar gelmekteydi. Anlıyacağınız yaklaşık 5 saat boyunca çok sıkıldık ve başımdaki uğultu 2 gün boyunca geçmedi.

Ezgican bizi bir güzel karşılayıp hostelimize yerleştirdi. Buradaki taksiçiler ingilizce bilmedikleri gibi vicut dilinden de anlamıyorlar. Neyse o başka bir günün hikayesi onu daha sonra anlatıcam. Biz hostele yerleşip biraz dinlendikten sonra Ezgicanların evinde daha ilk günden Türk gecesi yaptık. Onlar da nasıl bir evde oturuyolarsa artık yangın merdiveninden çıkılıp giriliyor. Gizli saklı bir mekan sanırım. :D Daha sonra orası Fatoşcan'ın yuvası olacak...

Ezgican ilk 3 gün bizi bildiği tüm yerlere götürdü. Erasmus corner, Camões, Cais do Sodré, ve birkaç da miradore. Burası İstanbul'un eskitilmiş hali denilebilir. Şehir 7 tepeden oluşuyor ve belli başlı meydanları var. Tek farkı insanları ve trafik.

Çok fazla yaya geçidi var ve ne olursa olsun tüm arabalar yaya geçitlerinde bekleyen insan varsa duruyolar. (Avrupa'nın genelinde bu şekildeymiş diye duydum. Gelde bizim Avrupa yakasını gör...) İlk başlarda buna alışmak zor olsa da bir süre sonra alışılıyor. En azından ilk baştaki gibi artık götün kalmıyor. Fakat yaya gecidi yoksa artık orası sizin probleminiz.

Gelelim kadın erkek eşitliğine. Bizdeki kadın erkek eşitliği yalan kardeşim. Taksicileri, çöpçüleri anlarımda gencecik kızlar ambulans kullanıyor hadi onu geçtim bayan kamyon çöförü görünce yok artık dedik. Sanırım buradaki kadınlar Türkiyedekiler kadar kötü kullanmıyorlar.

Genel olarak Portekizli insanlar keyiflerine düşkün insanlar. 9:30'da mesai başlar 11:30-12:00 gibi paydos. Öğleden sonraları allah kerim. Bankaların bile saat 16:00'da kapandığını düşünürsek 7 de alışveriş merkezlerinin kapatılması çok sorun teşkil etmiyor.

Banka hesabı çıkartmak için bankaya girdiğimiz zaman çok şaşırdık. Alışkanlık etrafımıza bakıp sıra almak için makine aradık ama yoktu. Zaten koca bankada 2 çalışan var ve onlarda soliter oynuyolar sıkıntıdan. Hugo diye elamanın biri ile tanıştık. Yeni kankamız oldu. Saolsun her konuda yardımcı oldu fakat diğer şubelerdeki çalışanlar için aynı şeyi söylüyemem.

Banka kartımızı çıkarttıktan 2 gün sonra bankamatiğe kartımı kaptırdım. Dalga geçilecek bir durum yok. Salakların sistemine yanlış şifre girsen bile sistem açılıp teşekkür ediyor. Eee portekizce de sadece o kadar bildiğim için kafama göre bastım dümelere. Meğerse işlemlere tıkladıktan sonra hata veriyormuş. Saçmalığın daniskası. Neymiş efendim bize verilen şifre değilde bilmemneredeki şifreyi gircekmişiz. Aklınızda bulunsun. Bankamatik hata verirse şansınızı fazla zorlamayın :D

Bizim Hugo'ya durumdan bahsettim ve diğer bankayı arayıp durumdan bahsetti. 2dk sonra diğer bankadaydım fakat gerizekalı çalışanlara derdimi anlatana kadar canım çıktı. Diyorum kartım bankamatikte kaldı. Hugo sizi aradı. Diğer banka çalışanı. Diyo şifreni yanlış girmissin. Biliyorum diyorum almaya geldim. Hugo sizi aramadı mı? Kartı nerede kullandın. Ya diyorum mal mısın? (Bunu Türkçe dedim ne de olsa anlamıyolar) Buradaki bankamatikte kaldı ahanda bunda kaldı bunun nesini anlamıyosun? Tamam vercem kartını dedi. 45 dk faksın onaylanmasını bekledik. Rahat insanlar. İşleri güçleri yok ama iş olsa da yapmıyolar.

Burada hayat sabah 9:30'da başlıyor ve maximum 19:00'da bitiyor. Daha sonra 24:00'da gece hayatı başlıyor ve 6:00'da gece hayatı bitiyor. Gece yemek yemek isterseniz zenci mahellesi tarzı küçük dükkanlardan atıştırmalık birşeyler alabilirsiniz. Bunun dışında bulunabilecek tek açık dükkan Hintlilerin bakkalları. 1 euro'ya 1.5 Litrelik bira ve birkaç tanede bardak alıp geceyi ucuz kapatabilirsiniz. Extra olarak marketlerde de yiyecek fiyatları uygun. Örnek vermek gerekirse yarım kilo dana eti 4 euro. Fakat dışarıda en kötü bir yerde yemek en ucuz 3 euro. Yada henüz ucuz bir yer biz bulamadık...

Portekizli insanların pek çok gelenekleri ve tatilleri var. Tatiller güzel fakat gelenekleri biraz garip. Okula ilk gittiğimiz zaman Herkesin üzerinde siyah takım elbize ve omuzlarında siyah battaniyeleri vardı. Ellerinde asaları da olsa aynı Harry Potter gibi olacaklar. Öğrenebildiğimiz kadarı ile bunlarda gelenekmiş ve bu Hayrı Pıtırlar yeni gelen çömezlerin ağızlarına sıçıyolarmış. Erkellere peruk takıp, südyen giydirip lizbon sokaklarında dolaştırıp şarkı söyletenler, Metroda kağıttan tabancalarla savaştıranlar, içip içip kusturanlar ve daha niceleri.

Burada hava aşırı sıcak. Bursada dün kar yağmış fakat biz okyanus sularında yüzüp, sahilde güneşleniyorduk. Bu bizim yaptığımız bir çılgınlık değil genel insanların davranışı. Denizi soğuk fakat insanları sıcak :D Küçüklü büyüklü çok fazla plajı var. Yapılacak olan etkinliğe göre seçim yapılıyor. Kimisinde hiç dalga yok yüzmege gidiyorsun, kimisinde o kadar dalga var ki surf bile yapamıyorsun. Tamam tamam ben yapamıyorum ama denedim. Hiç te televizyonlarda izlenildiği gibi birşey değil. Board'un üzerine yatıp açılma gibi bir seçenek yok. Hepsi yalan. Sen daha 3 kulaç atamadan dalga seni kıyıya vuruyor.

Az bir şey yapmamışız aslında. Az daha düşünsem yacak onca şey bulurum. Belki bu benim çenemin düşük olmasından kaynakldır bilmiyorum. Sanırım bu kadar yeter. Daha aklıma gelecek birşeyler olursa onları da gezmekten fırsatım olursa oturup bir ara yazıcam.

Bu arada 1 ay 5 dk önce ben Lizbon'a indim...

Umimi Tuvalet

18 Şubat 2010 Perşembe

Bikaç gün önce Kuşadasından İstanbula dönüyorum. Otobüs mola verince bende kasıklarımda oluşan basıncı azaltmak için tuvalete gittim. Koca koca göbekli amcalar sere serpe pisuvarlarda işiyolardı. Kabinin birine girdim, kapıyı kitledim, vs vs. "O" sırada farkettim ki pisuvarlar boş olsaydı ben orada işicektim fakat dolu olduğu için kabine geçtim. Bütün milletin içinde utanmadan işiyebildiğin bir yerde kabine girince neden kapıyı kapatıp, kilitliyorsun? Dışarıda gizlenicek birşeyin yok ta kabinde mi oluşuyor? Hatta kabin daha temkinli bir yer (en azından sağdan-soldan dikizlenme tehliken yok).

Ben bilemedim neyi sakladığımızı.. Ortam aynı ortam, atmosfer aynı atmosfer, pozisyon aynı pozisyon.. Belkide kabine zıçmak için giren insanlar deşifre olmasın diye alınan bi ortak karardır..

Not: Lütfen bu yazıyı okuyup umimi tuvaletlerde zıçarken kapıyı açık bırakmayınız..

Haliç Sözlük

11 Şubat 2010 Perşembe

Uzun zamandır üzerinde kafa patlattığım bir üniversite sözlüğü olan Haliç Sözlük son denemelerimin ardından yayın hayatına başlamıştır. Aslında daha önce açılması için uğraşıyordum fakat çıkan bazı sorunlar nedeni ile scriptin üzerinde baya uğraşmam gerekti. Neyse haticeye değil haliç sözlüğe bakıcaksın ;)

Kısaca bahsetmek gerekirse; öğrencisi olduğum Haliç Üniversitesi adına birşeyler yapmak istedim. Bir kampus olayı olmadığı için öğrencileri bir arada tutan bir durum söz konusu değildi.. Kısa bir araştırma sonucu pek işlemeyen forum sayfası ve facebook ta pekçok grup ve etkinlik sayfası olduğunu gördüm. Fakat bunlarda pek kalabalık olduğu söylenemezdi. Bunun üç nedeni olabilirdi.

1- Üniversitenin az öğrenciye sahip olması.
2- Öğrenci profilinin internetten uzak bir yapıya sahip olması.
3- Diğer etkenler.

Biraz düşününce üniversite öğrencisi olupta internet kullanmayan bir öğrencinin %3 olduğunu varsayıyorum. Buda direkman 2. seçeneği elememi gerektiriyo. Acaba az mı öğrencisi var diye düşündüm ama şurada yazan bilgiye göre 2008-2009 yılında okuyan "toplam lisans öğrenci sayımız 4066, yüksek lisans öğrenci sayımız 494'dür." ibaresini gördüm. E bi okadar da mezun olduğunu düşünürsek 1. seçenekte olasılığını geride bıraktı.

Geriye kalıyor diğer etkenler. İşte bu etkenleri geride bırakıcak olan şey Haliç Sözlükte bulunucak. Ben üniversitede okumaya başlıyana kadar aklıma pekçok soru işaretleri vardı ve bu soru işaretleriyle kaydımı yaptırdım. Bundan sonra gelicek olan öğrenciler artık kayıtlarını yaptırırken sorularını rahatca sorabilecek ve üniversite ile ilgili gerçek ve doğru bilgiyi içinde bulunan öğrencilerden öğrenicek.

Yoğurdum ekşidir diyen olmaz ama en doğru bilgiyi o yoğurdu yiyenlerden öğrenebilirsiniz..

İşte Haliç Sözlük te yoğurt yiyenlerin bilgilerini paylaştığı bir site olacak.

İşte o büyük kutsal bilgi kaynağı: http://www.halicsozluk.com